hasan sabbah

alchoburn
ilk planlı terör eylemcisi olup, müritlerini haşhaş yolu ile etkisi altına almıştır.

büyük selçuklu imparatorluğunu özellikle uğraştıran,melikşah döneminde ortaya çıkmış bir örgütün başıdır.

ayrıca ingizliceye suikastçi kelimesinin de girmesini sağlamıştır.

selçuklu sarayına yaptırdığı suikastlerle terör estirmiştir.
angelus
sınıf arkadaşı ömer hayyam ın bir şiirinde yola çıkarak tanrılığa soyununan, bu uğurda yirmi küsur sene uğraşıp didinip yeryüzünün cennetini yaratıp! buraya haşhaş tohumlarının da yardımı ile gönderdiği fedailerine cennetin anahtarının kendisinde olduğuna inandırıp kayıtsız şartsız itiat etmelerini sağlamış olup ismaili mezhepinin önderliğini yapmış olan bireydir. en önemli icratı ise döneminin en önemli devlet adamlarından birisi olan, diğer bir sınıf arkadaşı ve azılı düşmanı, melikşah ın veziri nizamülmülk ü bu fedailerinde birine öldürtmek olmuştur.
a momentary lapse of reason
kendi iç dünyasında ateist olduğunu söyleyenler olmuştur ama aslında başka bir dine inanmaktadır. bu dinin ne olduğunu söyleyemem çünkü gizlidir. ama bugün de küresel şirketlerin eliyle dünyayı biz yönetiyoruz şeklinde bir takıntıya sahip olan insanlar da aynı dine mensuptur. bunu söyleyebilirim.

fedailerini istediği zaman istediği insanı cennete gönderebileceğine inandırmıştır ama bunu yapabilmek için en ufak ayrıntısına kadar düşünülmüş bir sistem kurmuştur.

ilk olarak, en fakir insanları seçmekle işe başlanır. bunlar bırakın bir kadına dokunmayı, hayatlarında güzel bir kadın bile görmemiş olan gençlerden seçilir.
bu gençler uzun süren silah kullanma, suikast eğitimleri boyunca sadece kendileri gibi fakir erkeklerle birlikte ve canlı kalmaya yetecek kadar yiyecekle yaşatılıp ve şeyhlerinin bir gün onları cennete götüreceğine yönelik bir telkin bombardımanına tutulurlar. bu fedainin eğitimindeki ilk aşamadır.

ikinci aşamada seçilenler bir süreliğine fiziksel olarak cennete alınıp orda yaşatılırlar. bunun için hazırlanmış gizli bir bahçesi vardır şeyhin. bu bahçe aynen kuran’daki temsili cennet tasvirlerinde tarif edildiği gibi düzenlenmiştir. akarsu, ağaçlari kuşlar, musluklardan akan içecekler. ve dünyanın en güzel kadınları. bu kadınlar da özenle seçilir ve hayatları boyunca bu cennet seanslarında fedaiyi mutlu edebilmek için eğitilirler. cennete götürülecek olan fedai, uyuşturucu ile bayıltılıp bu bahçede onlarca kadın arasında uyandırılır bir kaç gün böyle yaşatılıp sonra tekrar bayıltılarak şeyhin karşısına çıkarılır. bundan sonrası çok kolaydır. şeyh fedaiye kendisini bir kaç gün için cennete götürdüğünü, eğer canını vermeyi kabul ederse hayatının sonuna kadar burada yaşayacağını söyler.
set me free
bir tarih kitabında anlatıldığına göre dönemin muhteşem veziri nizamülmülk’ün yerini almak üzere padişaha devlet hazinesinin ayrıntısını sunmak istemiştir.fakat taklaya gelmiş ve ceza olarak saltanatın dışına sürülmüştür.sonrası malum işlerinin peşine düşmüş, ortalığı birbirine katmıştır.kum kentinde doğmuştur ali bin hasan sabbah.
rdm
zekası önünde saygıyla eğildiğim insan, aşmış zat.

inançlıdır değilldir bağlamaz beni. ama söylediği şudur;


" yıllar önce muhammed sadece cennetten bahsederek bir çok insanın aklını çelmeyi, cennet uğruna canlarını verdirmeyi sağladı. ben bir adım daha ileri gittim, hayal ettikleri cenneti gösterdim ve buraya gideceksiniz dedim. yaptığım cenneti gören müritlerim tekrar buraya dönmek için gözlerini kırpmadan canlarını verdiler"

büyük adamsın hasan abi!
atacamadesert
hasan sabbah, düşmanlarının iddia ettiği gibi kale devletinde, ne katiller (assasins) ve suikastçılar yetiştirmiş ne de uyuşturucu cenneti yaratmıştı. hasan sabbah esasen tarihi belgelerde savaştan kaçınan bir kişilik olarak karşımıza çıkmaktadır. fakat düşmanlarının (sünnî bağdat halifeleri, selçuklu sultanları, haçlılar, moğollar) sayıca üstün oluşları, onu alamut’ta savunma amaçlı bir gerilla yaratma fikrine götürmüştür. hasan sabbah’ın seçkin savaşçılarından oluşan bir silahlı birlik (fedain) yetiştirdiği anlaşılıyor. bu “fedailer” iddiaların aksine, yalnızca bölge halklarına zulmeden baskıcı yöneticilere suikastlar düzenlemişlerdi.

ismaililer hakkındaki çok çeşitli iddialar vardır bunlardan en ünlü olanı; kendini kurban eden savaşçılar olan fedailerin özelliğidir. onların hançerleriyle terörizmi yaydıkları ileri sürülmektedir ve haçlılar döneminin batılı otoriteleri tarafından “suikastçılar / katiller (assassins)” diye adlandırılmışlardır. ismaililer üzerine ciddi araştırmaları bulunan tarihçi w. ivanow fedailer için şöyle diyor; “doğru bir görüş açısıyla fedailik, savaş gerillasının yerel bir biçimiydi..., bazı bilgisiz, fakat iddalı bilim adamları tarafından yapıldığı gibi, fedailik (kavramı) içinde nizari ismaili öğretisinin en tanınmış organik özelliğini görmek, kesinlikle namussuzca bir aptallık olacaktır.” bernard lewis ise “katiller (the assassins)” adlı eserinde fedailer için şunları yazmaktadır: “hasan, yeni bir yöntemle disipline edimiş ve kendini adamış; karşı konulmaz derecede üstün orduyla etkili biçimde çarpışabilen bir küçük kuvvet kurdu.”

sabbah’ın fedaileri, bir düzensiz savaşçılar (gerilla) birliğidir . o günlerde böyle bir yöntem tanınmadığı için, batılı kaynaklarda verilen kötü isim “assassins” (suikastçılar, katiller) ile ismailliler herkese yanlış tanıtıldı. bununla birlikte çağımızda gerillacılık, kimilerince terörizm, kimileri içinse özgürlük savaşının bir yöntemi olarak görülüyorsa da sıradan sayılabilecek bir yol olarak kendini kabul ettirmiştir.

bir ölüm makinesi yaratan kişi olarak tanıtılan hasan sabbah savaştan hep nefret etti ve kendisini barıştan uzaklaştıracak ve sakin-münzevi yaşamını bozacak karışıklıklardan kaçındı. gereksiz yere kan dökülmesine her zaman karşıydı. fakat düşmanları onu hep savaşın içine çektiler; ancak böyle onu öldürüp kalesini ele geçirip ve kendi güçlerini göstereceklerini ve sultanlıklarını yeniden zalimce sürdürebileceklerini düşünüyorlardı. hasan sabbah, ismaili inanışına ve görüşünü benimseyenleri ortadan kaldırmaya çalışan ve bunun için zalimce saldıran yöneticileri öldürtüp kendi insanlarını öldürülmekten kurtardı.
jaja
öldükten sonra,oğlu, maalesef bu iktidar , güç ve korkuyu sürdürememiştir.hayyamın rubaisiyle yola çıkan ve gücüne güç katan hasan sabbah yine oğlunun hayyamın bir rubaisini okumasıyla bu gücü dağıtmıştır.
elifielifine
tam adı `hasan bin ali bin muhammed bin cafer bin hüseyin bin sabbah el-hamari` ’dir..

hasan sabbah’in (bkz: ıbni tahir)’e yaptigi açiklama ;

“oyleyse dinle. bu senin son sansin. ben taraftarlarima daima arap asilli oldugumu anlattim. rakiplerim ise aksini ispat etmeye calistilar. hakli olan onlardi. fakat neden boyle davrandim? cunku siz persler kendi irkiniza gereken onemi vermiyorsnuz. peygamberin dogdugu ulkeden herhangi biri sefil bir dilenci bile olsa, sizin gozunuzde dunyanin en kiymetli adami oluveriyor. oysa sizler rustem’in ve suhrab’in, minuçehr’in ve feridun’un torunlarisiniz.

husrev’in, ferhad’in, eski buyuk pers krallarinin, pers imparatorlugunun varislerisiniz! fidevsi’inn,ansari’nin ve daha nice sarisin sizin dilinizi konustugunu unuttunuz! kendinizi araplarin dinine ve kulturune tabi kildiniz! simdide, bozkirlardan gelen at hirsizlarinin, turklerin onunde, karin ustu yerlerde surunuyorsunuz!selcuklu kopeklerinin yarim asirdan beri size hukmetmerlerine musade ediyorsunuz!

oysa siz zerdust’un torunlariniz.
gencligimde iki arkadasim ile kutsal bir yemin ettim: bunlardan birisi oldurdugun bas vezir idi, oteki de sair omer hayyam.

bu taht hirsizlarini alt etmeye yemin etmistik. planlarimizi gerceklestirmek icin toplumun en ust seviyelerine ulasmaya calisicak ve bu cabalarimiz sirasinda birbirmizi tum gucumuzle destekliyecektik. ben arac olarak ali taraftarlarini kullanmaya karar vermistim. cunku bunlar bagdat halifesine dolayisiyla da turklere karsi idiler. vezir ise selcuklularin hizmetine girmeyi yeglemisti. onceleri onun sectigi yolun emellerimizi gerceklestirmek icin gereginden uzun oldugunu dusunuyorum. bu nedenle onunla konusmak istedim ama hala bu cocukca dusuncelere inandigimi isitince cok sasirdi. her ne kadar saraya girmeme yardim ettiysede kisa sure sonra benim eski kararlarimiza bagli kaldigimi kabul etmek zorunda kaldi. nufuzumuzun giderek arttiginin farkina varinca, beni yok etmek icin elinden geleni yapmaya basladi ve bir sure sonra surgune gitmeye mecbur kaldim. basima tam on bin altin odul koymustu! genclik ruyamiz da boylece sona erdi. bas vezir, canaginin yaninda oturuyor ve yabancilara sirin gozukmek icin her turlu soytariligi yapiyordu.

omer hayyam ise sarap iciyor, kadinlari seviyor, kaybettigi ozgurlugune yaniyor ve dunyadaki herseyle alay ediyordu.
fakat ben dayandim. gerek bu tecrube gerekse de sayisiz baskalari gozlerimi acmislardi. halkin kayitsiz tembel oldugunun farkina vardim; onlar icin kendimi harcamaya degmezdi. bos yere onlari uyandirmaya ve aydinlatmaya calismistim. ınasnlarin buyuk kisminin hakikatinin ne olduguna ilgi duyduguna inaniyormusun yoksa? umurlarinda bile degil! tek istedikleri rahatlarinin bozulmamasi ve hayal guclerini canli tutmak icin masallar. veya kimin hali kimin haksiz oldugunun onlar icin bir anlam ifade ettiginimi dusunuyorsun? asla! yeterki onlarin zavalli isteklerinin bir kismini tatmin et. artik kendimi bos hayallere kaptirmak istemiyordum.

madem ki insanlik bu sekilde, artik bende ulvi amaclarima ulasmak icin onu kullanicaktim! ınsanlarin aptalliklarinin ve safliklarinin kapisini calmistim. onlarin her tur bencil isteklerinden ve zevklerinden kendi cikarima yararlanmaya basladim. tum kapilar onume acilmaya baslamisti! bir sure sonra senin de saflarina katilmak istediginin meshur bir peygamber olmustum! artik ben kitlelere gitmiyorum onlar benim ayaklarima geliyorlar.
ardimdaki tum gemileri yaktim. simdi ileri gitme vakti. selcuklulari yikana kadar da hic durmadan ilerlemeye devam edicegim.

fakat beni anlamakta zorluk cektigine eminim, oyle degil mi ?

sakin bana fedailerin sozde cesaretlerinden bahsetmeye kalkma! yasamimim 60yili boyunca devamli kelle koldukta gezdim. olumum pers tahtinin yabanci despotlardan kurtulacagini bilseydim, emin ol gozumu kirpmadan bile seve seve herhangi bir cennete giderdim. fakat burada da kendimi kullandirmak niyetinde degildim. onlardan birisi tahttan dusurulse bile, yerine hemen baskasnin cikacagindan eminim. o zamanlar olumun hic kimseye kalici bir faydasi olmazdi. baska turlu davranmaliydim. kendilerini kurban etmeye hazirli gonulluler yaratmali ve onlarin bagliliklarinin meyvelerini toplamaliydim. benim icin yuksek mevkilerdeki insanlari vurucak ellerim olmaliydi. fakat hicbir gonullu bulamadim. kimse kendisini ulvi amaclar dogrultusunda feda etmeye niyetli degildi. bunun uzerine baska bir yontem denemeye karar verdim. bu yontem zaten biliyorsun : kayaliklarin obur tarafinda deylem krallarinin bahcelerini, en ince detaylarina kadar isleyerek ,suni cennetler yarattim. ınsan yasaminda hayaller nerede baslar? gercekler nerede sona erer? buna cevap vermek cok guç. bunlari anlamak icin henuz cok gençsin. keske benim yaslarimda olsaydin! ozaman herkesin kendisine ait bir cenneti oldugunu bilirdin. ve bu cennetlerin sahsi arzulari birer hayali olduklarini kavrardin. aldigi haz onun icin gercektir, baska birseye ihtiyaci yoktu. eger numarami anlamis olsaydin son derece mutlu olecektin..

(bkz: fedailerin kalesi alamut) ; (bkz: wladimir bartol) (bkz: suleyman ve yusuf gibi)...

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol